Ana içeriğe atla

Kişisel Gelişime Notlar

Kişisel gelişim metotları ilgimi çok zamanlar çekmiş olsa da; genel olarak kişisel gelişime bakışım olumsuzdur. Sebep mi? İnsanın en zayıf yanı olan, fakat zayıflığı acizlikten değilde, uykuda olmasından kaynaklanan hırsı uyandırmaya yönelik çalışmalar bütünü olmasıdır. Evet kişisel gelişim nitelikli insandan çok hırs canavarını silahlandırmış insan oluşturma çalışmaları bütünü...

Maddeyi, maddeye kısıtlı rasyonalist akıl seviyesini bilimsel gerçeklik kabul eden batı dünyasında; olaylara ve olgulara bakış hep bu kıt akli çerçevede olmuştur yaklaşık 300 yıldır. E her şey kesret/çokluk/eşya olunca zihinde, davranışlarda bu çerçeveden oluştu. Felsefeci ve aydına göre insan düşünen hayvandır kimi zaman, kimi zaman evrimini tamamlamış hayvan ırkıydı, bazen yönetilmesi ve sömürülmesi gereken topluluklar, bazen ise aşırı bir ferdiyet kazanması gereken birey. Her neyse, insanı doğada yaşama yerine doğayla savaşma düşüncesinde birleştirdi batının ortak aklı. Bazen günah çıkarmak içinde hümanizm, hayvan hakları, yeşil barış vs. vs. diyerek ortaya atıldı.

Bu zihniyet (doğayla savaşan, küçük balığı yutan) öngördüğü mücadeleye hazırlık için çalışmalara başladı. Savaşta acıma olmaz diyerek, hileyi meşrulaştırarak kendine hep karşının zayıf yönlerini öğretti. Hırs için canavar dedik ya, e oda silahları görünce dahada güçlendi, güçlendi, güçlendi ve insanı gerçekten hayvana dönüştürdü.

Jargon hep aynıdır bu tür çalışmalarda:) Karşındakine evet dedir, kendini ateşle, kamçıla, haydi kovboy yapabilirsin, adamım korkarım harikasın diye devam eder. En zayıf yerinden yakaladığı insanın hırsını canlandırıp  karşının zayıf yanlarını öğretir. İşte yok efendim ellerini yana açarsa samimidir, kapalıysa utangaç, yok başını 48,465'lik açıyla büküyorsa yalan söylüyordur. Yahu bir destur bismillah... Adamın hele aklını kafasını anlayalım değil mi? Hele kişilik sonradan gelsin.. Özellikle insan kaynaklarında çalışanlar bu işleri bazen iyice abartır gün boyu bu modda gezerler. Bu yargılamayı öğretme, yani tahlile dayalı olan... Bunun birde "gaz verme" versiyonu var."Aslansın, Kaplansın, Başarabilirsin adamım, Hadi dostum çok basit, Gözünden çıkan ışığı gör, Düşmanını yen, Zorlukları kaldır". Sanırsın ki karşısındaki yokuş çıkarken gaz yemeyen araba... İnsan mı? Ne insanı efenim doğada savaşan birey. Her an savaşta... E haliyle gazda olmalı, şöyle işkilli ve kurnaz olmalı...

Bu kurnazlıkta bize yine batı aklından, la fontenden gelmiştir. Bizde yoktur kurnazlık. Uyanıklık vardır ama üçkağıtçılık anlamında kullanılmaz. Veya gözü açık.. Bunlar bizde olaylararası ilişkileri çabuk kavrayan, işini bilen tiplere deniz. Fakat kurnaz bambaşkadır. Doğrudan dolandırıcı üçkağıtçı anlamındadır.

Halbuki bizlerin yanında en sevilen insan saf, temiz insanlardır. Çünkü insandırlar. İyi niyetlidirler. Arada çok bariz hatalar yaparlar ama bizim için problem değildir. Çünkü kötülükleri olmaz. Ama kurnaz adam en yakın arkadaşımız dahi olsa bize göre potansiyel tehlikedir kesinlikle.

Neyse, kişisel gelişime dönelim. İhtiyaç mıdır? Elbette ihtiyaçtır. Hatta büyük bir ihtiyaçtır. Amaaa... İnsan için ihtiyaçtır. Hayvanın kişisel gelişime ihtiyacı olmaz. E insanın ihtiyacı varsa, öğreti ve metodlarda "insan oluşturmaya" yönelik olmalı değil mi? Hırs yerine kanaatkarlığı, karşısındakinin zayıflığı yerine güzelliğini, ahmaklığı yerine temiz kalpliliğini göstermeli bize göre. Bu iş bu şekilde olmalı, gerçek insan potansiyelini çıkarır olmalı. Yoksa bir hızlı okumaya yada onparmak klavyeye karşı değiliz ki olmamız sağlıksız olacaktır.Kişisel gelişim yokeden değil; yöneten insanlar yetiştirmeli. Kendini geliştirmek isteyenler; sakın ola takılmayın böyle gaz işlerine deriz bu yüzden. Çünkü insan önce insanlığını geliştirmeli. Yeterli seviyesini yakaladığı vakit, kendisine lazım olan özellikler önüne çıkacak ve geliştirecektir kendini.
İlk yazımızı da böylece karalamış olalım.

Yorumlar

  1. Blog'unuz hayırlı olsun.
    Güzel fikirler, güzel yazılarda görüşürüz inşallah. Bizi takibe aldığınız için de ayrıca teşekkürler.
    Tekrar hayırlı olsun.

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim. İnşallah diyelim. İyi çalışmalar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İletişim Neden Önemlidir

Dumanla haberleşmeden yola çıkan insan tepede ateş yakmaya, oradan ulaklara, güvercinlere, daha sonra postaya varıp telefonla daha hızlı bir iletişim yöntemi buldu. Şüphesiz ki Graham Bell icadının günümüzdeki kullanım şeklini hayal edemezdi. Telefonun icat olduğu 18. Yüzyıl başlarından bugüne iletişim çok farklı bir boyut kazandı. Hatta sanayi üretiminin gelişip ticaret kavramının ivme kazanması, birtakım ihtiyaçların acil kategorisine girmesi neticesinde telefon da iletişim ve ticaret arasında hangisinin hangisine sebep olduğu karmaşık bir mesele olup çıktı. Bugün mevcut insanlar arası etkileşim ihtiyacının telefona yol açtığı; yoksa telefonun mu iletişimi bu boyuta getirdiği sorusu muğlak kalacaktır. Evet, telefon tarihi içerisinde faksı doğurdu. Arada telgraf gibi iletişim yolları varsa da kullanılabilirlik açısından telefona yetişemedi. Derken bilgisayarın keşfi ve ağ olayının gelişimiyle internet kullanımı başladı. Ve yaygınlaştı. Artık iletişim konusunda hiçbir şey eskisi gib

Köy Odası

Köy odası  Anadolu’da pek çok yörenin eski geleneklerindendir. Bu oda kavramını şimdiki evlerimiz gibi düşünmeyin, bu odalar ev sahibinin evin yanına kondurduğu müstakil yapılardır. Şimdilerde özellikle İç Anadolu’da kahvehanelerin dolması ile sayıları azalsa da  Barak Kültürü ’nün ana damarlarından birini oluşturması sebebiyle bizim yörede her şeye rağmen varlığını devam ettirmektedir (daha doğrusu ettirmeye çalışmakta). Köy Odası ’nın kökenini Dede Korkut’ta bulabiliriz. O dönemki otağın kullanım amacı ile bugün yörede kullanılan amacı benzerlik gösteriyor. Oba büyüklerinin istişare ve meşverette kullandığı, şölen ve büyük toplantıların yapıldığı, misafirin ağırlandığı yerlerdir. Erkek nüfusunun her yaştan fertlerinin misafir olmasa dahi bir araya geldiği, selamlıkla benzer yapılardır. Hatta eskiden erkekler zamanlarının çoğunu buralarda geçirir, böylelikle evi de kadınların rahatı için kendilerine bırakırlardı. Hoş, kadınların işten güçten ve bu odaya hizmetten çok rahat edebildi

Bir Neslin Romanı

Anadolu gencinin öyküsü ne derece yazılmıştır? Yazıldıysa ne kadar okunmuştur? Eksikliğin sebebi hikmeti nedir? Dünün gencinin, bugünün gencinin, hatta yarının gencinin... Edebi dünyamızda en büyük eksik desek yeridir belki de. Geç algılamış olsam da şahsıma göre entellektüelliğe doğru adım atma peşinde olan kişi meseleye evvela edebiyatla girmelidir. Özellikle de romanlar... Tabi ki her romanın toplumsal bir ayna olabileceğini iddia edecek değilim. Fakat bir romanı zaman ötesine taşıyan temel özelliği ayna oluşudur. Büyük klasiklerden anladığımız budur gördüğümüz kadarıyla. Her ne kadar "Bizim romanlarımız, şarkılarımızdır." demiş olsa da Yahya Kemal'in bu tespiti ramanın tüketici popülerliği içerisinde gözden kaçmaya mahkum olmaktadır. Şiirimiz de, şarkımız da türkümüz de anlık tüketim dolayısıyla üstadın belirttiği algıyla düşünülmemektedir. Fakat bizim kendi romanımızın sayısı az olduğu için henüz bu alan yıllardır nadasa bırakılmış tarla mesabesindedir. Türkiye